Futbol maçı izlemeye gittiğim dönemden hatırlıyorum; maçın sonlarına doğru önce yenilen takımın taraftarı stadyumu boşaltmaya başlardı, son düdüğün çalmasıyla da neredeyse diğer herkes. Binlerce kişi çok kısa sürede ortadan kaybolurdu. Fakat bir grup fanatik tribünleri tamamen boşaltmaz, takımına tezahürata devam edip kendi kendine eğlenirdi.
Okulların açılmasından bir gün önceki pazar günü buna benzer bir şey yaşanıyor adada. Sanki birisi düdüğü çalıyor ve herkes feribotlara binip evlerine dönüyor. Pazartesi sabahı meydana çıkıyorum etraf bomboş. Fakat küçük bir grubun etrafta olduğunu görüyorum. Şarkılarla, şaraplarla tezahürata devam ediyorlar. Yazın hengamesinden eser yok; kafamı dinliyorum. Tabii bir süre sonra o küçük gruptakiler de evlerine dönüyor. Kısa bir süre sonra geri gelmek üzere ben de.
Bozcaada Meydanı, Çınaraltı
Limandaki çay bahçelerinden bir tanesi
Yaz aylarında masaların doldurduğu sokaklar.
Fakat adada hep birileri kalıyor. Kimisi orada doğmuş, kimisi de bir şeylerden “kaçıp” oralı olmuş. Herkes birbirini biliyor. Koylardan birinde karaya vurmuş olan varile ya da balıkçının tezgahına bakmaya 5-6 kişi sözleşip, toplanıp gidiliyor. Şehrin telaşında belki dönüp yüzüne bakmayacağın küçük şeylerden büyük zevkler alıyorsun. Çünkü çok özgür olduğun o yerde aynı zamanda çok da sınırlısın.
Yine “feribota yetişebilecek miyim?” sorusu aklımda Bozcaada’ya doğru yoldayım. Yol boyunca yetişebilmemin zor olduğunu düşünüyorum. Her zamankinden 45 dakika daha geç geldiğimiz Ezine’de otobüs boşalıyor, sadece ben kalıyorum. Şoförün yanına gidip “beni 8 feribotuna yetiştirmezsen bir sonraki 6 saat sonra, soğuktan ölürüm dışarıda” diyorum. “Abi keşke daha erken söyleseydin yapıştırırdım” diyor. Sağ olsun yine “yapıştırıyor”. Feribotun kalkmasına 5 dakika kala içerideyim. Bu defa da yetişiyorum.
Haluk iskelede beni bekliyor, Merve sabah erken kalkmış kahvaltı hazırlıyor. Eve geçiyoruz. Evin kedisi Baza yine suratsız suratsız karşımda. “Yine sen mi geldin?” der gibi suratıma bakıyor. Hayvan insan sevmiyor, benim suçum yok. Tek eksiğimiz kısa bir süre önce kaybettiğimiz dostumuz Mori. Baza gibi değildi o, olsa üzerime atlardı görünce. Koca patili canım Mori.
Bozcaada Limanı
Aralık ayındayız, hava çok soğuk. Evde yanan sobanın üzerindeki derece 300’lerin üzerinde. Ara ara sıcaktan nefes alamayacak gibi oluyorum. Haluk sobaya odun attıkça atıyor. Öğleden sonra balık tutmaya gidiyoruz. Poyrazın diğer yüzüyle kaçıncı defa karşılaşıyorum; yazın nefes aldıran o değilmiş gibi kışın nefesimi kesip, soğuğu içime işletiyor. Isınmak için etrafta bulduğumuz her şeyi yakıyoruz; tahta, çalı, kapı, pencere, halat…
Habbele Koyu
Isınmak için bulduğumuz her şeyi üzerine bıraktığımız ateşimiz.
Oltanın ucundaki kurşunu daha uzağa atabilmek için suyun içinde olmak gerekiyor.
Adada bazen öyle bir fırtına oluyor ki birkaç gün ana karayla bağlantı kesiliyor. Markette, kasapta ne varsa onlarla yetiniyorsun. Bu dönemde adada yaşamak bir yana 5-6 gün misafir olmak bile zordur aslında. Fakat öyle değil;
Ada beni yine bütün çıplaklığıyla karşılıyor; ruhunu görüyorum, daha fazla seviyorum. Hiçbir zorluğu düşünmüyor, karşıma çıkanları da görmezden geliyorum.
Çayır Mevkisi
Üzüm bağları
Kış aylarında feribot saatleri çok alakasız, sefer sayısı çok yetersiz. Bu nedenle dönüş için alternatif yollar bulmaya çalışıyorum. Birkaç şey denedikten sonra aradığımı buluyorum. Bir peynir kamyonundayım. Çanakkale’den kalkacak olan İstanbul otobüsüne yetişmeye çalışıyorum. Peynirci iyi adam; “beni şurada indirsen de olur” dememe itiraz ediyor. “Seni aldım artık otobüse kadar götürürüm. Bir iyilik yaptın mı tam yapacaksın” diyor. Yol boyunca peynirden, sütten, zeytinden konuşuyoruz. Otobüse yetişiyorum, dönüş yolundayım. Kendimi çok hafiflemiş hissediyorum. Bu hafiflik beni birkaç hafta idare eder, fazla değil.
Bu aralar soğuk olur Bozcaada ama yazın yemyeşil olan bağlar, renkli ve çok kalabalık sokaklar; liman, Habbele, Beylik, Çayır, Tuzburnu, Göztepe, fenerler… Hepsi hiçbir şeysizken de güzeldir. Hatta çok daha güzeldir. #bozcaadabizim
Bozcaada
Yazın çok kalabalık olan plajlardan bir tanesi
Balık halinin önü, liman
Karşıda Göztepe
Comments